-
1 багроветь
-
2 turn scarlet
kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
3 turn scarlet
kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
4 раскраснеться
-
5 разгораться
несов.; сов. - разгоре́тьсядрова́ разгора́ются — odunlar alevleniyor
щёки у неё разгоре́лись — yanakları kıpkırmızı olmuştu
3) перен. alevlenmek; kızışmakполе́мика разгоре́лась — tartışma kızıştı / alevlendi
стра́сти разгоре́лись — ihtiraslar alevlendi
в любо́й моме́нт мо́жет вновь разгоре́ться вооружённый конфли́кт — silahlı çatışma her an yeniden alevlenebilir
-
6 разрумяниться
сов.1) разг. yanaklarına bol allık sürmekона́ разрумя́нилась от моро́за — ayazdan yanakları kıpkırmızı oldu
-
7 flush scarlet
v. kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
8 flush scarlet
v. kıpkırmızı olmak, pancar gibi olmak -
9 густо
sık,bol bol* * *sık; bol bol ( изобильно)гу́сто поли́ть макаро́ны со́усом — makarna üzerine koyu koyu salça dökmek
сли́ва гу́сто усе́яна плода́ми / цвета́ми — erik pıtrak gibi
цветы́ поса́жены о́чень гу́сто — çiçekler çok sık dikilmişti
гу́сто покрасне́ть — kıpkırmızı olmak, pancar kesilmek
••вре́мени у нас не гу́сто — разг. vaktimiz pek yok
-
10 blush
n. yüz kızarması, utanma————————v. kızarmak, yüzü kızarmak, utanmak, kırmızılaşmak* * *1. utanma (n.) 2. utan (v.) 3. yüz kızarması (n.)* * *1. noun(a red glow on the skin caused by shame, embarrassment etc.) (yüz)kızarma2. verb(to show shame, embarrassment etc by growing red in the face: That girl blushes easily.) (yüzü)kızarmak, kıpkırmızı olmak- blustery -
11 flame
n. alev, hiddet, parlaklık, alev kırmızısı, sevgili, göz ağrısı————————v. alevlenmek, alev alev yanmak, alev almak, kızarmak, kıpkırmızı olmak* * *1. alevlen (v.) 2. alev (n.)* * *[fleim] 1. noun(the bright light of something burning: A small flame burned in the lamp.) alev2. verb1) (to burn with flames: His eyes flamed with anger.) alev alev yanmak2) (to become very hot, red etc: Her cheeks flamed with embarrassment.) alev gibi yanmak•- flaming- flammable
- flame of the forest -
12 glow
n. kızarma, kızgınlık, parıltı, coşku, heyecan, hırs, şevk, ihtiras————————v. kızarmak, kıpkırmızı olmak, korlaşmak, kızıllaşmak, coşmak, yanmak, parlamak* * *1. parılda (v.) 2. parıldama (n.) 3. yan (v.) 4. hararet (n.)* * *[ɡləu] 1. verb1) (to give out heat or light without any flame: The coal was glowing in the fire.) pırıldamak, kor gibi parlamak2) (to have red cheeks because of heat, cold, emotion etc: The little boy glowed with pride.) yanakları kızarmak2. noun(the state of glowing: the glow of the coal in the fire.) kızıllık- glowing- glow-worm -
13 redden
v. kırmızılaştırmak, kızarmak, kırmızılaşmak, kızıllaşmak* * *1) (to make or become red or redder: to redden the lips with lipstick.) kızar(t)mak2) (to blush: She reddened as she realized her mistake.) kızarmak, kıpkırmızı olmak -
14 пунцовый
стать пунцо́вым — kıpkırmızı / pancar kesilmek, (yüzü) pancar gibi olmak
-
15 über
über ['y:bɐ]I präp\über der Straße wohnen caddenin öbür tarafında oturmak;sie wohnt \über uns üstümüzde oturuyor\über der Arbeit einschlafen çalışırken [o iş başında] uyumak3) ( Grenze) üstünde;zwei Grad \über null sıfırın üstünde iki derece\über jdm stehen birinin üstü olmak5) ( infolge) üzerine;\über all der Aufregung hatte ich dich ganz vergessen bu kadar telaş üzerine seni tamamen unutmuştumII präp1) (Richtung: durch) yol boyunca;\über jdn/etw hinweg bir kimseye/şeye aldırmayarak, bir kimseyi/şeyi es geçerek;nach Münster \über Dortmund Dortmund üzerinden Münster'e;\über die Straße gehen sokağı geçmek;\über die Grenze fahren sınırı geçmek;\über eine Mauer springen bir duvarın üzerinden atlamak;bis \über beide Ohren verliebt sein körkütük âşık olmak;bis \über beide Ohren in Arbeit stecken işi başından aşkın olmak2) ( zeitlich)\über Nacht geceleyin;\über das Wochenende hafta sonu(nda);das ist schon \über 3 Jahre her bunun üzerinden 3 yıl geçti bile;\über die Dreißig hinaus otuzunu geçmiş;\über etw hinweg sein bir şeyi arkada bırakmış olmakwas wissen Sie \über ihn? onun hakkında ne biliyorsunuz?4) ( in Höhe von) -lik;ein Scheck \über 4000 Euro 4000 euroluk bir çek;ein Rennen \über 2000 Meter 2000 metrelik bir yarış5) ( von mehr als)\über eine Stunde bir saatten fazla;Kinder \über 12 Jahre 12 yaşından büyük çocuklar6) ( mehr und mehr)Autos \über Autos otomobil üstüne otomobil7) ( mittels) yoluyla;\über ein Inserat ilan yoluyla8) ( Überordnung)\über jdn herrschen/Macht haben birine hükmetmek/sözü geçmekes geht nichts \über Fußball futbolun üstüne yok;jdn/etw \über alles lieben bir kimseyi/şeye herşeyden çok sevmek1) ( mehr als) üzerinde, -den (fazla);\über zwei Meter lang/breit uzunluğu/genişliği iki metrenin üzerinde, iki metreden (fazla) uzun/geniş;sind Sie \über 30? 30'un üzerinde misiniz?2) ( völlig)er wurde \über und \über rot kıpkırmızı kesildi3) ( Zeitraum)die ganze Nacht \über bütün gece boyunca1) ( übrig)da ist noch Kuchen \über daha pasta var2) ( überlegen) üstün (in -de);geistig ist sie mir \über zekâca benden üstündür -
16 Kopf
1) ( Körperteil, Nagel\Kopf, Nadel\Kopf) kafa, baş;zehn Euro pro \Kopf adam başına on euro;\Kopf an \Kopf kafa kafaya, başa baş;aus dem \Kopf kafadan;\Kopf hoch! üzme tatlı canını!;etw auf den \Kopf stellen bir şeyi altüst etmek;sie stellten das ganze Haus auf den \Kopf bütün evi altüst ettiler;\Kopf und Kragen riskieren kellesini koltuğuna almak, başını ortaya koymak;das will mir nicht in den \Kopf bunu aklım almıyor;das kann ich im \Kopf rechnen bunu kafamdan hesaplayabilirim;mit rotem \Kopf dastehen kıpkırmızı kesilmek;von \Kopf bis Fuß baştan aşağı;sie ist ein kluger \Kopf o akıllı birisidir;sie hat ihren eigenen \Kopf o kendi bildiğini okur;er ist nicht auf den \Kopf gefallen kafası boş değil;den \Kopf in den Sand stecken deve kuşu gibi başını kuma sokmak [o gömmek];mit dem \Kopf durch die Wand wollen kafasının dikine gitmek;es kann nicht immer nur nach deinem \Kopf gehen her şey senin istediğin gibi olamaz;einen kühlen \Kopf bewahren serin kanlı olmak;nicht ganz richtig im \Kopf sein ( fam) kafadan kontak olmak, aklından zoru olmak;das geht mir durch den \Kopf bu, aklımdan geçiyor;mir brummt der \Kopf ( fam) başım çok ağrıyor;mir raucht der \Kopf ( fam) kafam dumanlandı;der Erfolg ist ihm zu \Kopf(e) gestiegen başarı onun başına vurdu;ich war wie vor den \Kopf gestoßen beynimden vurulmuşa döndüm;jdm den \Kopf verdrehen ( fam) birinin beynine girmek, birini baştan çıkarmak;das kann dich den \Kopf kosten (a. fig) bu, senin başını yakabilir;er hat sein ganzes Geld auf den \Kopf gehauen ( fam) bütün parasını har vurup harman savurdu;was man nicht im \Kopf hat, das hat man in den Beinen ( fig) o ( fam) akılsız başın cezasını ayak çeker, akılsız iti [o köpeği] yol kocatır2) (Brief\Kopf) başlık; ( bei Münze) tu(ğ) ra;\Kopf oder Zahl? tura mı yazı mı? -
17 от
= ото1) ( указывает на исходную точку)...danот дере́вни до ста́нции — köyden istasyona kadar
от дере́вни до ста́нции три киломе́тра — köyle istasyon arası üç kilometre
расстоя́ние от Земли́ до Луны́ — Yer-Ay mesafesi
2) ( при обозначении стороны)...daна се́вер от го́рода — şehrin kuzeyinde
в двух киломе́трах от го́рода — şehirden iki kilometre uzaklıkta
он сел сле́ва от меня́ — soluma oturdu
3) (указывает на источник чего-л.)...danдохо́ды от не́фти — petrol gelirleri
узна́ть что-л. от дру́га — bir şeyi dostundan öğrenmek
4) (указывает на целое, которому принадлежит часть)...danотре́зать ломо́ть от хле́ба — ekmekten bir dilim kesmek
ключ от (э́того) шка́фа — dolabın anahtarı
5) ( против) karşıзакры́ться от уда́ра (о боксёре) — yumruğa kapanmak
сре́дство от гри́ппа — grip ilacı
он при́нял табле́тку от гри́ппа — gribe karşı bir komprime aldı
6) (указывает на причину, основание)...dan; ileдрожа́ть от стра́ха — korkudan titremek
я просну́лся от шу́ма — gürültüye uyandım
почерне́вший от вре́мени — zamanla kararmış
сме́ртность от ра́ка — kanserden ölüm oranı
вода́ покрасне́ла от кро́ви — su kanla kıpkırmızı olmuştu
7) ( при противопоставлении)...danотлича́ться друг от дру́га — birbirinden farklı olmak
8) ( при обозначении даты документа) tarihliписьмо́ от тре́тьего ма́рта — üç Mart tarihli mektup
••вре́мя от вре́мени — zaman zaman
день ото дня́ — günden güne; gün geçtikçe
депута́т НРП от Анкары́ — Ankara CHP milletvekili
См. также в других словарях:
kıpkırmızı kesilmek (veya olmak) — yüz herhangi bir nedenle çok kızarmak Kız utancından kıpkırmızı kesilmiş. Ö. Seyfettin Orhan ın pembe esmer yüzü kıpkırmızı olmuştu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesilmek — nsz 1) Kesme işi yapılmak 2) Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak, çok yorulmak Sonunda elleri, ayakları yorgunluktan kesilerek uzanıyorlardı yattıkları hasırlara. N. Cumalı 3) Gibi olmak, benzemek, dönmek Senelerden beri hizmetçinin,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gümletmek — i Güm diye ses çıkmasına neden olmak Yumruklar kürsüyü ve rahleleri gümletiyor, yüzler kıpkırmızı kesiliyor, dişler gıcırdatılıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük